İlginin İzi
Sabahtan öğlene kadarki randevuların son hastasıydı. Öğlen arasına yarım saat kala odama girdi. Hasta listesinden, bir sonraki hasta olarak "hasta çağır" düğmesine bastığım öylesine bir isimdi benim için. İçeri koskoca bir dünya girdi. Bir sürü duyguyu beraberinde getirdi. Sözünü ettiğim dünyanın, fiziksel olarak görünen kısmının dört kişiden oluşan bir aile olduğunu söyleyebilirim. Çok özel bir akışta içeri süzüldüler. Önce bir genç kadın. Hoş. Sade bir şıklık, ama daha önemlisi üzerine giyebileceklerinden öte bir zarafet. Çekingen bir sıcaklık. Tanımlaması zor bir "bir anda sarıveriş!" Hemen yarım adım arkasında bir insan yumağı: Baba, babasının kucağında onun sağ omzuna başını koyarak uyumuş, yaklaşık bir yaşında bir yavru ve hemen yanı başlarında yürüyen, aslında yürümeyip de her bir anda bütün bedeniyle var olarak hareket eden bir erkek çocuğu; o da altı yaşı civarında olmalı. Karışık bir tanımlama olduğunun farkındayım. Ne demek istediğim ancak o manzarayı g...
Yorumlar
Merhaba.
“Tren Yolculuğu” başlıklı yazının 24 Ekim’de yayınlanmış olması, annenle ikimizi elli iki yıl öncesine götürdü, önceki yıllarda yaptığımız kutlamalardan farklı, ama çok hoş bir kutlama oldu. Anlatalım: Elli iki yıl önce ben, Ladik ilçesinden Samsun il merkezine gitmiştim ve o gün ikindi vakitlerinde ünlü Atatürk heykelinin yanından geçen park yolunda ortaokul son sınıfta aynı sınıfta arkadaş olduğumuz, ama mezuniyetten sonraki altı yıl içinde hiç karşılaşmadığımız annenle karşılaşmıştık. Sonrası malum…
Bizim yaşamımızda, düşleyerek gerçekleştirdiğimiz olmasa da tren yolculuklarının ayrı bir önemi vardır ve onları güzel anılar olarak anımsarız, düşlerimizde yaşarız hep. Umarım senin uzun zaman düşleyerek gerçekleştirdiğin Denizli-İstanbul treni ile yaptığın yolculuk anımsadığın güzel anılardandır…
Bu yazın, “Gitmek fiilinin altını, çift çizgiyle en güzel; trenler çizer. Bazen gidemediğiniz, bir bıçak gibi saplanıp da sinenize, sesinizi çıkmaz hale getiren yolları betimler.” sözünün anlamını arayışa çıkmayı anlatıyor gibi geldi. “Zordur gitmek; / Gidebilmek… / Tutanlara karşın / Bağlarına inat / Gidebilene aşk olsun… // Kalmak da zor; / Kalabilmek… / Çağrılara inat / Düşlerine karşın / Kalabilene aşk olsun…” dizelerin bir felsefi romanın özeti gibi. Ama “Seyahatin önündeki tek engel kapının eşiğidir.” bir Bosna Atasözüdür ki önemli olan bu engeli aşmaktır. Amerikalı eğitimci şair Amisa Bronson Alcott, “Yolculuk ederken, gözlerini yanına almayı unutma.” demiş. Sen buna uymuşsundur umarız ve biz gözlemlerini paylaşacağın öykülerini bekleriz. Anılarından oluşacak bir öykü kitabının kokusunu alır gibiyiz…
Selam, sağlık, başarı ve mutluluk dileklerimizle…
Sevgiler…
:) :) :)
Bana ilk tren yolculuğum olan Ortaklar Aydın arası kara treni animsattı başta.. 19 Mayıs kutlama heyecanlarımıza trenle yolculuğun öğrencilik keyifleriyle karışımı çok farklı bi duyguydu.
Ortaklar Öğretmen Okulu ilk yılımda İdare binasındaki üst kati etüt sınıfımızdı.
Akşamları aynı saatte Sökeden gelen tren sesini duyunca içimi bi gariplik sarar evimi özlerdim.
Hani Şair Orhan Veli'nin dediği gibi
Ne zaman bir tren sesi duysam
Iki gözüm iki çeşme ..
Okula ve arkadaşlarıma alışınca tren sesi o kadar hüzün vermemeye başlamıştı.
Daha sonraki en uzun tren yolculuğum Basmane - Ankara olucaktı.
Eskisehir,Istanbul tren yolculuğuda ayrı bi keyifti.. hem kızımın okuduğu şehirin tarihi garından,Pendik'te öğretmen olan kızkardesimi ziyarete trenle gitmenin tanımsız güzelliğiydi.
Demir ağlariyla Izmir Aydın arası her ilçe,belde hatta koylerdeki Şirin istasyonların o zamanının taş binaları sıcacık sarar içimi her geçisımde tekrar tekrar bakarım o güzel istasyon binalarına.
Beni de yazınızla anilara götürdünüz.Sağolun .
Kaleminize yüreğinıze sağlık.
Sevgili Göksel Altınışık içtenliğiniz için ben teşekkür ederim ayrıca blog sayfanıza son derece doğal ve samimi duyguları içeren yorumumu sizin koymanız beni daha da mutlu eder..Bu arada size çok tanıdık bir ifadeyle "Göksel'cim" diyerek yazıma başladım; çünkü çok sevgili Nuriye ve Mustafa Altınışık Öğretmenlerimin siz dünya tatlısı iki çoçuğunu o kadar çok seviyorduk ki , birkaç arkadaşımla öğle tatillerimizde öğretmenimizden izin isteyip sizinle olmak için can atıyorduk.. O zaman da çok tatlı ve farklı bir çocuktun..Yani samimi başlığım Ortaklar Öğretmen Okulu yıllarımdan geliyor.Kucak dolusu sevgilerimle..