Sunumlarımızı etkinleştirmek
SUNUMLARIMIZI ETKİNLEŞTİRMEK
Göksel Altınışık Ergur
Pamukkale
Üniversitesi Tıp Fakültesi
Göğüs
Hastalıkları Anabilim Dalı
ÖZET
Bilgiyi
başkalarına aktarmanın bir yolu, konuşmacı ve dinleyici olarak karşı karşıya
gelindiği durumlarda o bilginin sunulmasıdır. Etkin bir sunum için, amacı baştan
belirlemek gereklidir. Bu amaç da ancak dinleyici özelliklerini, bilgi ve
deneyim düzeylerini, hatta beklentilerini bilmekle olasıdır. “Neden yazılı
metin halinde verilmek yerine sunum yapılsın?” sorusunun yanıtındaki can alıcı
nokta, karşılıklı etkileşimin zenginleştirici etkilerinden geçmektedir. Bu
etkileşim, baştan itibaren dinleyicilerin ilgisinin çekilmesi, sunum boyunca
korunması, hedeflenen bilgilerin aktarılması
ve anlaşılması, hatta kabul edilmesi, son ana dek izlenirliğin korunması ve
iletişimin sağlandığına ilişkin doyumun karşılıklı olması demektir. Her
konuşmacının kendi tarzında etkin sunumlar yapması olasıysa da sunumları
başarısızlıktan koruyan genel geçer kurallar vardır. Ana hatları ile bu önerilerin
bilinmesi, uygulanmaya özen gösterilmesi ve konuşmacının tarzına göre
geliştirilmesi, sunumları etkinleştirmeye olanak sağlayacaktır.
“Bilgi
ile iki şey yapılabilir: Kullanmak ve başkalarına aktarmak” denmektedir.
Kullanmayı hepimiz, her günkü pratiğimizde, defalarca yapıyoruz. Peki,
başkalarına aktarmak? Onun da çok farklı yöntemleri var. Bir doktor, her
hastasına tanıyı açıklarken, tedavi önerilerini sıralarken bunu yapıyor
örneğin. Her anne, yaşamla ilgili konularda çocuğunu bilgilendirirken ya da ona
ödevinde yardım ederken bu aktarma işlevini yerine getiriyor. Öğretmenlerin işi
zaten budur. Birbirini zenginleştirmeye odaklı dostluk ilişkileri bu etkinlik
için vazgeçilmezdir. Ancak, aktarımın etkin bir biçimde yapılabilmesinin farkı da
kolayca görülebilmektedir. Öyle ki, öğrenim yaşamımızda karşılaştığımız birçok
öğretmenimizi geriye dönük değerlendirirken, bilgi düzeylerini ayrı, bildiklerini
aktarma heveslerini ve becerilerini ayrı belirtiyoruz.
Etkin
bir sunum için sunumu yapan kişinin, konunun, paylaşım ortamının ve
dinleyenlerin etkisi vardır. Her bir etkeni ele almak ve neyin süreci olumluya
yönelttiğini, neyin engeller inşa ettiğini bilmek sunumlarımızı hazırlarken çok
yardımcı olacaktır.
ÖN HAZIRLIK
Konuşma
için çağrıyı yapan kişi ya da kurumdan bazı ön bilgileri almak, hazırlığın
etkin ve sonucun doyurucu olmasını sağlayacaktır. Bu doyum, çağrıyı yapan, sunumu
yapan ve dinleyenler için geçerli olmalıdır. Hangi konuda ve hangi kapsamda bir
konuşma yapmasının istendiğini net bir şekilde öğrenen kişi “Bu konuyu bir
başkası değil de benim sunmam bir fark yaratabilir mi?” sorusunu kendisine
yönelterek çağrıyı değerlendirmelidir. Hazırlanmak için yeterli zaman olup
olmadığına, bu zamanın ayrılıp ayrılamayacağına da kesinlikle dikkat
edilmelidir.
Sunumu
yapan kişi, kesinlikle konuya hâkim olmalıdır. Bu hem hevesle yaklaşmasını
sağlayacak, hem özgüvenli bir sunum sayesinde olumlu etki oluşturacak, hem de
gelebilecek sorular karşısında gerginliğini azaltacaktır. Kendisi konunun
bütününe hâkim olsa da sunarken yapacağı en büyük yanlış, bildiklerinin hepsini
karşısındakine aktarmaya çalışmasıdır. İyi bir düzenleme yapmak bu nedenle
önemlidir. Dinleyicilerinin kimler olacağını önceden öğrenmeli, hem
özelliklerini hem kısıtlılık oluşturabilecek yönlerini öğrenmeli, özellikle de
beklenti ve amaçları üzerine araştırma yapmalı, düşünmeli, sahip olduğu bilgiyi
bu elekten geçirmelidir. Yaptığı hazırlığı, uygun görsel ve işitsel araçlarla
sunmak için de bu araçların kalitesi, sorunsuz aktarılması yine kendi
sorumluluğunda olmak üzere hazırlıklar yapmalıdır.
Ne
kadar özel ve özenli bir hazırlık yapılmış olursa olsun, dinleyenlerin ilgisi
çekilerek aktarılmak istenen konuda yoğunlaştırılamadıkça sunum hedeflenen
sonuca ulaşamaz. Özellikle sunum, hazırlayan kişinin de ilgi alanındaki bir
konuysa, en yeni bilgileri kapsayacak şekilde zahmetli bir hazırlık yapılmışsa sunumda
yer alması planlanan her bir bilgi, her ayrıntı anlatıcı için “biricik” olur. Bu
durumda sadeleştirme yapılması gerçek bir kararlılık gerektirir. Sunumu hazırlayan kişi, başlangıçta ortaya
koyduğu amaca hizmet edecek bilgileri koruyup diğerlerini sunumundan
ayıklamalıdır. Dinleyicilerin ilgi alanlarıyla, aktarılacak bilginin olası
kullanım alanlarıyla ilişkilendirilen bilgiler daha çok ilgi çekecektir.
Yaşamdan örnekler bu yönde yardım eder. “Dinleyicilerim kimler ve beni neden
dinlesinler?” “Ben dinleyicilerimin yerinde olsam ne dinlemek isterdim?” “Bu
konuda akıllara gelebilecek soruların başlıcaları nelerdir ve bu soruların en
doyurucu yanıtları nelerdir?” gibi soruları temel alan bir hazırlığın etkin
sunumun temelini oluşturacağı açıktır.
Hazırlığı
tamamladıktan sonra eldeki seçilmiş bilgileri belli bir düzen içinde sunmak
ayrı bir özen ister. Mantıksal bir sıra olmalıdır. Bunun için de bir “akış
şeması” belirlenmesi önerilir. Yine önerilen, sunumun başında bu akış şemasının
“sunum içeriği” olarak dinleyicilere aktarılmasıdır. Kendilerini neyin
beklediğini, nasıl bir kapsamda, hatta ne kadar sürede sunulacaksa, kavramayı
artırmak için hangi yöntemler kullanılacaksa bunları baştan öğrenmek
dinleyenlerin ilgisini çektiği gibi kaygılarını da azaltacaktır. Bu sırada
sunumda yer alacak konu başlıkları ile ilgili merak uyandırmak da yararlı olur.
Böylece sunuma ilişkin beklentileri de hazırlık çerçevesi ile ortaklaştırmak
olasıdır. Nasıl bir sunum akışı olacağı, hem sunulacak konuya, hem de sunumun
amacına göre değişir. Karşılaştırmalı, zamansal sıralamalı akış bunlara birer örnektir.
Sunumun amacına, konunun içeriğine, elde edilen malzemeye ve konunun nasıl
aktarılacağına ilişkin farklı düzenlemeler kullanılarak kurgu yapılabilir. Net,
izlenebilir bir iskelet üzerine bilgilerin yerleştirilmesi önemlidir. Sonuçta;
etkili giriş, ana başlıklar halinde önbilgi, konunun seçilen mantıksal akış
düzeni içinde verilmesi, özetleme ve etkili bir bitiriş olarak ele alınabilecek
bir genel şablon yardımcı olabilir.
Sunum
yapılırken belli bir heyecanın varlığı baştan kabullenilip bundan enerjik bir
sunum yapabilmek için yararlanmalıdır. Duygular, bulaşıcıdır. Sunumu yapacak
kişinin dozunda heyecanını ile birlikte ilgi ve hevesini aktarması sonucun etkin
olmasına katkı sağlayacaktır. Kaygı ve telaş düzeyindeki heyecan ise “konuya hâkim”,
“hevesle yaklaşan”, “paylaşıma hazır” ve “yetkin” izlenimlerini oluşturmanın
önündeki en büyük engellerdendir. Üstüne bir de dağınık bir sunum yapılması,
içerikte ne denli değerli bilgiler bulunsa da amaca ulaşmayı olanaksız kılar.
Sunumu özgüvenle, planlandığı gibi gerçekleştirebilmenin en büyük güvencesi,
olabildiğince çok sayıda, süre tutarak, hatta sağlanabilirse geri bildirim
vermek üzere seçilmiş “pilot” dinleyiciler önünde provalar yapılmasıdır.
Sunumun
yapılacağı ortamın fiziksel koşulları da çok önemlidir. Daha baştan, doğru
salonlar ve sunumun tarzına uygun bir oturma düzeni seçilmeli, saptanan
sorunların giderilmesi için uğraş verilmelidir. Düzeni belirlerken, sunum
boyunca bütün dinleyicilerin konuşan kişiyi görebileceği ve sunumu yapanın da
hepsi ile iletişimi kurabileceği, göz temasını koruyabileceği bir seçim
yapılmalıdır. Slaytlara dönük bir anlatım, hele de uygun biçimde hazırlanmamış,
kalabalık düz yazılar şeklindeki slaytları okuma tarzındaki bir sunumun amacına
ulaşması olanaksızdır. Sınıf düzeninde yerleşim yapıldığında, en arka sırada
olanların da duyacağı, göreceği, ilgiyle izlemeyi sürdüreceği bir sunum
hedeflenmelidir. Katılımlı sunum için daha küçük gruplar, U düzeni benzeri özel
yerleştirmeler seçilebilir.
SUNUM
Hazırlık, işin en önemli, en çok
zaman alan kısmı olmalıdır. Sonra da sunum, önceden belirlenmiş ve duyurulmuş
sürede (20-30-45 dakika gibi) olup biter. Etkin olması bazı sunum becerilerinin
etkin kullanılmasına bağlıdır. Yeterince hazırlık yapılması ve provalarla
desteklenmesi heyecanın yenilmesinde önemlidir. Kaçınılmaz olan bu heyecanın
adrenalini, enerjik bir sunum için kullanılabileceği gibi derin nefesler almak yoluyla
kalbe kan dönüşünü azaltmak heyecanı yatıştırmaya ek katkı sağlayabilir. Bir
kez konuşmaya başladıktan sonra, gerisi daha kolay gelecektir.
Sohbet
havasındaki bir konuşma, ses tonlamaları ile dinleyicilerin ilgisinin canlı
tutulması, dinleyenlerin duyarlılıklarına ters düşmeyecek anlatımların
seçilmesi, sözlü aktarım yanında beden dili ve diğer sözsüz iletişim
yöntemlerinin dikkate alınması dinleyicilerin konuşmayı izlemesini
kolaylaştırır. Dikkatin en yoğun biçimde 10 dakika (en fazla 20 dakika) süre ile
korunabileceği bilindiğine göre bu aralarla yeni başlangıçlar yapılması,
örneklerle ya da konu ile ilgili bir mizah araçları ile ilginin yeniden
toplanması önerilir. Sunum yapanın da dinleyenin de eğlendiği bir sunum, çok
ender konu başlıkları dışında gerçekleştirilebilir.
Dinleyenlerin
kişisel özellikleri, o andaki ruh durumları, beklentileri de sunumun etkinliği
üzerinde önemli rol oynar. Beklentileri karşılanan, sunum yapan kişi ile uyumlu
hedefler belirleyerek dinlemiş ya da başlangıçta çizilen çerçeveyi doyurucu
bulan dinleyiciler ile sunumu bitirmek hedeflenmelidir. Sonunda her iki taraf
da doyum hissi ile ortamdan ayrılacaktır. Dinleyenler de sözsüz geri
bildirimler gönderirler. İlgi ile dinlediklerini ya da ilgilerinin kaybolduğunu
çok kolay gösterirler. Hele de göz temasını korumak konusunda özen gösteren bir
konuşmacı, bu işaretleri kaçırmayarak kendi anlatım şeklini, içeriğini, ses
tonu ve konuşma şeklini ayarlayabilir.
Dinleyenlerin
soru sormasına izin vermek, sunum öncesi bilgi düzeylerini belirlemeye, konunun
anlaşılıp anlaşılmadığını ortaya koymaya, eksik kalan kısımların tamamlanmasına
ve gelecek konuşmaları planlamaya olanak sağlar. Zaman zaman dinleyicilere
yöneltilecek sorular da katılımlı bir sunum sağlayarak “etkin” hale getirir.
Akıllarında sorularla ayrılan dinleyiciler, özellikle de sayıları fazla ise,
sunumdaki etkinlik algısını azaltacaktır. Katkılar ve sorular için ayrılan
bölümünün iyi yönetilmesi, değerlendirilmesi gerekir. Soru ve katkılara verilecek tepki de
önemlidir. İçten, bilmediğini gizlemeye çalışmayan (genel olarak konuya hâkim
olan kişinin bilmediği çok fazla soru olmaması beklense de), katkı ve soruların
değerli olduğunu hissettiren bir tavır önerilmektedir. Böylece, katılımın
sürmesi de desteklenir. Yanıtların yalnızca soruyu sorana değil bütün
dinleyicilere verilmesi sayesinde kopmaların önlenmesi, sunumla kapsanamayan
noktaların herkes için aydınlatılması sağlanabilir.
Bütün özen ve uğraşa karşın, uzak belleğe
aktarılabilen bilginin, anlatılanların %10’u olduğu belirtilmektedir. Sunumu
tamamlamadan önce özetleme yapılması bu nedenle gereklidir. Özet yapmanın da
birçok yöntemi olabilir. Dinleyici sayısına, özelliklerine uygun bir yöntem
belirlenmesi için mutlaka önceden üzerinde düşünülmeli, özet bölümü için de
ayrı hazırlık yapılmalıdır. Örneğin; dinleyicilerin akıllarında kalanlardan
birer tümce söylemesi gibi bir yöntem grubun bitişe aktif olarak erişmesine,
sunumun özet şeklinde kapsanmasına yardımcı olabilir. Bazen yanıtı, sunumda aktarılanlarla
bulunabilecek bir soru sormak, bir sorun tanımlayarak çözümünü sormak gibi
yöntemler olabileceği gibi bazen son bir kaç slaytta konunun ana hatları yeniden
belirtilir.
Özetlemenin
yalnızca sunumun sonunda yapılması zorunluluğu yoktur. Akış içinde de yer yer
farklı tarzlarda özet bilgi verilmesi, yinelemeler yapılması öğrenmeyi, bilginin
uzak belleğe aktarılmasını sağlayacaktır. “Tekrar öğrenmeyi artırır”
Etkin
olarak nitelenebilecek bir sunumda, konuşmacının slayt değiştirdikten sonra “bitti”
ya da “son slaytmış bu” demesinin kabul edilemeyeceği açıktır. Nasıl ki etkili,
dikkati toplayıcı, buz kırıcı bir giriş tasarlanması, sunum hazırlığının bir
parçasıysa, son söz olarak söylenecekler de akılda kalıcılık sağlayacak
nitelikte önceden hazırlanmalı, hedeflenen duyguyu yükseltecek ve dinleyenlerin
olabildiğince büyük çoğunluğunda bu duyguyu oluşturacak nitelikte olmalıdır.
Özetle;
heves duyduğumuz ya da bu hevesi uyandırmak için kendimize gerekçeler
bulduğumuz bir konuda, bütünüyle hâkim olmamızı sağlayacak ve güncel bilgiyi
içeren kapsamlı bir hazırlığın ardından, herşeyi kapsama hatasına düşmeden,
dinleyicilerin özelliklerine uygun amaç belirleyip aktarılacak bilgileri bir
düzen içine yerleştirmekle başlanmalıdır. Sonrasında da ilgiyi toplayacak bir
başlangıçla, konuşma hızı, ses tonu, göz teması ve sözsüz iletişim yöntemlerini
de kullanarak, yer yer yinelemeler ve sonunda özetlemeler yaptığımız, etkili
bir bitişle tamamladığımız bir sunumu, dinleyicilerimizi dinleyerek, eğlenip
eğlendirerek gerçekleştirebilmemiz olasıdır.
Her
konuşmacı, kendi tarzını oluşturup özgünlüğünü ortaya koyacağı sunumları için
yalnızca “yaratıcılığı” ile sınırlıdır. Yeter ki “sunumu etkinleştirmek”
kaygısını taşısın.
©Göksel Altınışık Ergur
yayınlanma tarihi: 21.3.2018
Yorumlar