Kanepe Kanepe Dünya


KANEPE KANEPE DÜNYA


Ne zamandır, şu kanepe misafirliğini (nam-ı diğer: couchsurfing) anlatmak aklımda. Hatta o serüvenimin öykülerini bir kitapta toplama projem de halen geçerli. Ancak yazamadım bir türlü.  Araya türlü konu girdi. Ben de yoğun, koşturmacalı bir dönemde oturup bu konuyu kaleme alamadım. Şimdi yaz tatili zamanı, yani zaman gani gani… Her şeye yetecekmiş izlenimi veriyor, ta ki akşam olup da yine uçup gittiğini görene dek. Yok, bu sefer oturdum başına. Yazacağım, anlatacağım; kafama koydum bir kere.

Her şey bir uçak yolculuğum sırasında okuduğum “Skylife” Dergisindeki “günde bir kahve parasına Dünyayı gezmek olası” ana fikri etrafında şekillenmiş bir makaleyle başladı. Gezgin bir ruh olarak öncelikle kendim için okudum, ama sonra benden çok kızımın işine yarayacağını fark ederek hemen bunu projelendirdim. Bende işler böyle yürüyor; aklıma yatan konu o anda bir projeye dönüyor. Gerçekleştirip “raporunu” yazmadan da dosyası kapanmıyor. Şöyle ki “Bu sistem iyiymiş; kızım Üniversitede bu yolla Dünyayı dolaşsa ne kadar iyi olur” diye düşünerek süreci başlattım. Daha liseye başladığı yıldı. Sonra üzerinde daha detaylı kafa yorunca internette karşılaştığın insanların evinde konuk olmak konusu pekçokları gibi kafama takıldı.  Pekçokları, diyorum, çünkü sonrasında projeme en çok itiraz bu konuda geldi. Ama ben yılmadım. Dile getirilen kaygılara kulağımı tıkadım. Hatta bir şekilde bu sitemi kullanmaya kalkışmayı akla yatkınlaştırmıştım.

Evet, www.couchsurfing.com adlı bir site oluşturulmuş, milyonlarca insan kayıt olmuş ve hem konaklamak için hem de eve konuk almak için bu sistem üzerinden insanlar birbirine ulaşıyormuş. Güvenlik sorunu yoksa çok hoş bir fikir, diye düşündüm. Ama güvenli değilse, işte o zaman tam bir felaket. Kızımın kullanmasını amaçladığıma göre onu herhangi bir riske atamazdım. Ama ben, kendini koruyabilecek, tehlikeleri daha kolay sezebilecek bir erişkin olarak, sistemi birkaç yönü ile test edebilir ve güvenlik zaafı görmezsem avantajlı yönlerinden kızımın yararlanmasını sağlayabilirdim. Hem aslında bir başka ülkede, tanımadığı bir insanın evinde kalmaya gelen kişi daha büyük risk almıyor muydu?

Sisteme kaydoldum, kendimle ilgili kısıtlı bilgi ile bir sayfa oluşturdum. Fotoğraf yok, adres yok, kimlik bilgisi yok. Yalnızca sistemin de kayıt sırasında sorduğu tercihlerim var: Kadın cinsiyette, sigara içmeyen konuk alırım, bir gece, en fazla iki kişi, beraberinde çocuk olabilir, ancak evde evcil hayvan barındıramam… Biraz da ana hatlarıyla kendimden, yaşama bakışımdan vs söz etmiş olabilirim. Riskli bir durum görünmüyordu. Ancak siz istediğiniz zaman adres bilgisi gibi ayrıntıları veriyorsunuz. Evinize kabul ettiğiniz kişilerle haberleşme yolunu belirleyip isterseniz bağlantıyı telefonla sürdürebiliyorsunuz. Anahtar vermek zorunda değilsiniz. Sizinle eve girip sizinle çıkmalarını talep edebilirsiniz. Asla bir ücret ödeme söz konusu değil. Yemek hazırlamak zorunda değilsiniz. Zaten kendimiz için bir şeyler pişirecek olunca konukları da hesaba katmak benim için doğal geldi. Özellikle de en güzel sohbetlerin masa başında geçtiğini düşündüğümden bunu yeğledim.

Sayfamı oluşturmamın hemen ardından 5 İspanyol genç kız konaklamak için istekte bulundu. Ben de istek gönderen kızın sayfasına, kendi hakkında yazdıklarına ve konakladığı kişilerin onun hakkında yazdığı referanslara bakarak isteğini kabul ettim. İki gece evimde kalan üniversite öğrencisi bu beş kızım, Pamukkale’yi gezip eve döndükleri ikinci gecemizde beni iş dönüşü salonda oturtup İspanyol yemekleri hazırlayıp bulaşıkları da yıkadılar. Türk kahvesi pişirmeyi öğrettiğim seans sonrası balkonda sohbete devam ettiğimiz sırada birbirimize öykülerimizi anlattık. İlk deneyim bu denli keyifli olunca devamını getirdim. Toplamda 20 kez (iki yıl içinde) olan ev sahipliği anlarımda birbirinden farklı ama her biri çok özel insanlarla tanıştım. Bunları bir kitapta toplamayı gerçekten istiyorum.  Genci yaşlısı, çocuklusu sevgililisi, yalnız kovboyu, Japonu, Fransızı, İnsan Hakları Fakültesi mezunu, otostopçusu… Çok özel insanlar tanıdım. Sigara içmiyorlardı, dünyayı dolaşma nedenleri kendilerini ve yaşamı tanımak ve anlamaya çalışmaktı, doğaseverdiler, insancıldılar, barışçıldılar. Dosttular… Birbirimize çok şey anlattık, birbirimizden çok şey öğrendik.   

Böyle merak uyandırıp söz etmemek olmayacak. İyisi mi bir örnek anlatayım. Suzie, Sorbonne Hukuk son sınıf öğrencisiydi. Bir kız arkadaşı ile gelmişti. Konaklama isteği mesajını bana, Ankara’dan otobüse bindiklerinde göndermişti. Son dakikaya bıraktıkları için özür diliyordu, ama kalacak başka yer bulamamışlardı. O akşam yemeğinde bir arkadaşıma davetliydim aslında. Birkaç saniye düşündüm. Bir gün kızım aynı durumda kalırsa ona da yardım eden bulunsun, diyerek kabul ettim isteği. Arkadaşımı aradım, durumu anlattım ve yemeği başka güne erteledik. İki genç kız o gece geç saatte gelip doğru yatağa gittiler. Ertesi gün işe giderken onları minibüs durağına bıraktım. Pamukkale’yi gezip akşam eve geldiler. Bu diğer konuklarımla da benzer şekilde olmuştu. Tek gün kalmak için anlaşıp evin rahatını görünce, daha uygun koşullarda yolculuklarına devam edebilmek için konaklamayı iki geceye çıkarmak istiyorlardı. Başka programım olmadıkça kabul ediyordum. Çünkü asıl birbirimizi tanıma olanağı ikinci gecede elde ediliyordu. Yabancı ülkelerdeki turist rehberlerinde “Pamukkale’yi görmeden sakın gelmeyin” yazıyor olmalı. Her güzergâhta bir mola olarak mutlaka Denizli’nin gezi programlarına alındığına tanık oluyordum.

Gelelim Suzie’ye, o geziden sonra da bağlantıyı kesmedik. “İpekyolu’nda Kadın Olmak” başlıklı bir projesi için Avrupa Birliği bursu belgeleri arasında sunmak üzere benden bir referans mektubu istedi. Yazdım tabii. Dedim ki hatta: Böyle güzel bir proje için keşke kaynağım olsaydı da ben destekleyebilseydim. Bursu aldı. Söyleşiler dizisi için ilk olarak Denizli’ye geldi. Benimle görüşerek başladı. Arkadaşlarım arasından çalışmasının ölçütlerine uygun görüşmeciler ayarladım. Sinüzit oldu; evde baktım, ilaçlarını verdim. Profesörlük cübbesi giyme törenime benimle geldi. Gecikmeli de olsa gezisinin geri kalanına yolcu ettim. Trabzon ve Erzurum ayakları için oradaki dostlardan yardım istedim.  Rahat ve güvende olmasını sağladık el birliği ile. İşini bitirip ülkesine döndü. Ertesi yıl, erkek arkadaşıyla Türkiye gezilerine benim evden başladılar. Annesinden önce benimle tanıştırmış oldu. Doğum günüme denk getirdiler ve hoş bir sürpriz oldu. Birkaç yıl sonra ben kendime yaş günü armağanı olarak Paris uçak bileti aldım. Elbette Suzie’de kaldım. Çok güzel, rüya gibi bir gezi için bütün şans melekleri seferber olmuştu sanki. Anılarını halen mutlulukla yâd ettiğim bu gezi benim couchsurfing sistemini kullanarak yaptığım ilk ve son gezi oldu. Açıkçası asıl proje bu alanda olmadığı için hiç dert etmiyorum.

Kızım Üniversite sınavına hazırlanırken ve ben de Açıköğretim Fakültesi’nde Sosyoloji lisans programına devam ederken konuk ağırlama işine bir süre ara verdik. Sonra kızım Üniversiteye başladı ve ben o zamana kadarki sayfamı ona devrettim. Bütün iyi referanslarımla birlikte… Sistem, konuk olan/konuk eden herkese soruyor “Falan kişinin konuğu oldunuz/falan kişiyi konuk ettiniz. Bu deneyiminizle ilgili görüşlerinizi bizimle paylaşır mısınız?” Yanıtlar kişinin sayfasında görünüyor.  Sistem ayrıca “O kişiye güvenir misiniz?” diye de soruyor.  Bu sorunun yanıtı sayfada görünmüyor, ama sizin için en az 3 kişi “ölümüne güvenirim” seçeneğini işaretlemişse adınızın altında “güven merkezinde” diye yazıyor.  Zaten insan kendisine gelen konaklama taleplerine yanıt verirken başta bu referanslara, bir de kişinin kendisi hakkında yazdıklarına bakıyor. Benim karar verirken belli bir ilkem yoktu. Bir keresinde en sevdiği kitap olarak “Küçük Prens”i yazan birisini saniyesinde kabul ettiğim oldu. Bir başka sefer “Annemin bu yöntemle ilk gezisi olacak, yaşına yakın birisinde kalsak iyi olur diye düşündüm” diyen bir kıza “bundan çok memnun olurum” dedim. Tahmin edileceği üzere hiçbir seçimimden pişman olmadım.

Benim hakkımda yazılanlar hep güzel şeylerdi. Üstelik güven merkezine de girmiştim. Kızıma değerli bir miras bırakıyordum. Gerekli açıklamayı yazarak bir süre için benim sayfamı kullandı.  O sırada hayatımda başka yoğunluklar olduğu için konuk kabul edemez olmuştum. İlk yaz tatilinde kızım Paris’e gitmek istedi. Hemen tahmin edilebileceği üzere Suzie ile yazıştı ve onda kaldı. İyi bir başlangıçtı, ama benim baştan planladığım kısmı henüz gerçekleşmemişti. Sonraki yaz Avrupa’da küçük bir tur yapmak isteyince artık kendi sayfasını oluşturup bizim sayfamıza da oradan atıf yaptı. Konaklama isteği göndereceği kişileri beraber seçtik, yazışmaları sırasında ona yol gösterdim. Güzel bir tatil yapıp çok özel insanlarla tanışmış olarak geri geldiğinde projemin başarıyla gerçekleştiğine ikna oldum.

Şimdi sonuç raporunu yazarken okuyanlardan bazılarının içinde bir heves dalgası doğuracağımı biliyorum. Ben de böyle başlamamış mıydım? Kaç döngü daha tamamlanacak, işte onu bilmiyorum. Benden ayrıntılı bilgi isteyenler olursa onların sürecini izleyerek görebilirim.

Yeni projelerde buluşmak üzere… 

Not: Kitabın adını buldum bu arada. Başlığıma bakınız.

©Göksel Altınışık Ergur

yayınlanma tarihi: 13.7.2018






Yorumlar

Adsız dedi ki…
Sana hayrandım ama bu yazını okuduktan sonra birkez daha hayran kaldim;seni tanıdığım için kendimi çok şanslı hissediyorum,sevgiler
Bostan dedi ki…
Daha once de bir kez yazmistim sanirim; yazdiklarini okudugumda hayata soguk bir ziyaretci olarak geldigimi dusunuyorum. Dunya senin gibilerle dolmali benim gibiler azalmali. Hersey gonlunce olsun. Sevgiler
Unknown dedi ki…
Bayıldım..Yumuşacık ses tonunla bunları senden dinliyormuşum gibi okudum..Kaleminin izi hiç silinmesin..yaşadıklarını hep bizlerle paylaşman dileğimle..sevgiler..
Unknown dedi ki…
Yine soluksuz okuduğum bir yazın. Hakkında derinlemesine bilgi de ediniyoruz bu arada 😊. Yani demek istediğim, biz güvenilir olduğunu biliyorduk zaten de, beynelmilel olmak ayrı 😊. Daha önce de yazmıştım, okurken yaşatabilmek farklı bir yetenek. Yazı ve başarılarının devamı dileğiyle 👍. Selçuk Yüksel
Murat Hacıoğlu dedi ki…
Çok güzel bir projeymiş ve yapan siz olunca elbetteki tahmin ettiğim gibi başarıyla gerçekleştirilmiş. Okurken benim bile canım çekti :)
Adsız dedi ki…
Yazinin sonunda neler olabilecegini de tahmin etmissin Gokselcim.yazilarini okumaktan korkmak; bu tecrubeyi ya denemez isem kemirmeye baslayan kurt beni ne zaman bitirir döngüsüne sokuveriyor .Yaşama davet var yine. Hadi sira sen de! diyor.ellerine sağlik. Sevgiler selamlar/ Sureyya
Yorum bırakan sevgili dostlar, önceden "yanıtla" diye bir seçenek vardı. Şimdi ortaya çıkmıyor. Hepinize teşekkür edeyim buradan. Beni mutlu ettiğinizi de belirteyim.İsimlerinizi yazarsanız kimden bu güzel sözleri duyduğumu bilebilirim;)
Sevgili Göksel’imiz,
Merhaba.
İyi akşamlar.
Kanepe, “Birkaç kişinin oturabileceği genişlikte koltuk, çekyat… Genellikle çay ve kokteyller için hazırlanan, peynir, sucuk, salam vb. şeylerle süslenen çok küçük ekmek…” anlamlarına geliyormuş…
Yorgun olarak eve geldiğimiz bu akşamda (14 Temmuz 2018), kanepemize düz uzanıp annenin hazırladığı kanepeleri hayal ederken değil de internet erişiminin ideal olması için en uygun pozisyon olarak kanepemize yan oturup profilime girince paylaştığın yazını gördüm ve heyecanla okumaya başladım.
Başlangıç oldukça iyi ve sonrası da sürükleyici, yani iyi okunuyor. “günde bir kahve parasına Dünyayı gezmek” nasıl olur bilmem, ama bir Bosna atasözü “Seyahatin önündeki tek engel kapının eşiğidir.” dediğine göre, gezmeyi daha ucuza getirenler de var herhalde.
Couchsurfing sisteminde güven merkezine girmiş olman harika bir şey, ne mutlu sana ve bize… Sorbonne Hukuk son sınıf öğrencisi harika Fransız Suzie ile dostluğunuzun özel olduğu anlaşılıyor. Okuyucular, Paris’te Suzie’de kaldığın, anılarını halen mutlulukla yâd ettiğin çok güzel, bütün şans meleklerinin seferber olduğunu düşündüğün, rüya gibi gezi, neden couchsurfing sistemini kullanarak yaptığın son gezi oldu diye merak edebilir. Bu arada; asıl projen ne acaba?
Okuyucuların, yazacağın kitapta couchsurfing sisteminde iki yıl içinde toplam yirmi kez yaptığın ev sahipliğinde tanıştığın özel insanları tanımak için de sabırsızlanacaklardır sanıyorum. Kitabının adını “Kanepe Kanepe Dünya” koyacağını anlıyorum. Ben, Bosna Atasözünden yola çıkarak “Kapının Eşiğinden Sonrası” olsa daha iyi olur mu acaba iye düşünüyorum.
Sevgilerimizle…
:) :) :)
Adsız dedi ki…
Size hayran olmamak ne mümkün her alanda nasıl herşeye yetebiliyorsunuz masallah. Yasama sevinciniz ve gücünüz hic kaybolmasin..Burcu (Lam 😀 )
Unknown dedi ki…
Yaşama insanlara sunduğun emeklerin için teşekkür ederim ablam umutlandirici motive edici yuregine zihnine kalemine yeniden teşekkür ediyorum Elif

Bu blogdaki popüler yayınlar

KLASİK MÜZİK KONSER ADABI

Orada Bir Doktor Vardı Uzakta

İlginin İzi