KLASİK MÜZİK KONSER ADABI
Birkaç gündür beynimde yine şu söz dönüp duruyor: Şikâyet ediyor, ama düzelmesi için bir şey yapmıyorsan sen de suçlusun! Severim bu ifadeyi; kendime ve çevremdekilere sık sık söylerim. Aslında sık şikâyet ettiğimden değil. Arada depreşiyor. Canımı sıkacak, hayal kırıklığına uğratacak şeyler üst üste geldiği için olabilir. Son damlayı size de anlatayım. Klasik müzik dinlemek kültürel bir alışkanlık bana göre. Çocukluktan itibaren duyulacak, konserlere gidilecek ki o kültür yerleşsin. Ailemin yetiştiği ortamlarda pek yeri olmamış, benim büyüdüğüm yerlerde de klasik müzik konseri olmazdı. İstanbul Atatürk Fen Lisesi’ne gittiğim 1982 yılında topluca bir kez senfoni orkestrası konseri, bir kez opera ve bir kez de baleye götürüldüğümüzü anımsıyorum. Atatürk Kültür Merkezi’nin o büyülü ortamında… Ülkenin dört bir yanından gelen, ilk anda fen bilimleri sınavını geçmek dışında ortak noktaları olmayan, birbirleriyle kültürel bağları değişken öğrencilerdik. Geleceğin bilim insanları olar
Yorumlar
Merhaba.
“Tren Yolculuğu” başlıklı yazının 24 Ekim’de yayınlanmış olması, annenle ikimizi elli iki yıl öncesine götürdü, önceki yıllarda yaptığımız kutlamalardan farklı, ama çok hoş bir kutlama oldu. Anlatalım: Elli iki yıl önce ben, Ladik ilçesinden Samsun il merkezine gitmiştim ve o gün ikindi vakitlerinde ünlü Atatürk heykelinin yanından geçen park yolunda ortaokul son sınıfta aynı sınıfta arkadaş olduğumuz, ama mezuniyetten sonraki altı yıl içinde hiç karşılaşmadığımız annenle karşılaşmıştık. Sonrası malum…
Bizim yaşamımızda, düşleyerek gerçekleştirdiğimiz olmasa da tren yolculuklarının ayrı bir önemi vardır ve onları güzel anılar olarak anımsarız, düşlerimizde yaşarız hep. Umarım senin uzun zaman düşleyerek gerçekleştirdiğin Denizli-İstanbul treni ile yaptığın yolculuk anımsadığın güzel anılardandır…
Bu yazın, “Gitmek fiilinin altını, çift çizgiyle en güzel; trenler çizer. Bazen gidemediğiniz, bir bıçak gibi saplanıp da sinenize, sesinizi çıkmaz hale getiren yolları betimler.” sözünün anlamını arayışa çıkmayı anlatıyor gibi geldi. “Zordur gitmek; / Gidebilmek… / Tutanlara karşın / Bağlarına inat / Gidebilene aşk olsun… // Kalmak da zor; / Kalabilmek… / Çağrılara inat / Düşlerine karşın / Kalabilene aşk olsun…” dizelerin bir felsefi romanın özeti gibi. Ama “Seyahatin önündeki tek engel kapının eşiğidir.” bir Bosna Atasözüdür ki önemli olan bu engeli aşmaktır. Amerikalı eğitimci şair Amisa Bronson Alcott, “Yolculuk ederken, gözlerini yanına almayı unutma.” demiş. Sen buna uymuşsundur umarız ve biz gözlemlerini paylaşacağın öykülerini bekleriz. Anılarından oluşacak bir öykü kitabının kokusunu alır gibiyiz…
Selam, sağlık, başarı ve mutluluk dileklerimizle…
Sevgiler…
:) :) :)
Bana ilk tren yolculuğum olan Ortaklar Aydın arası kara treni animsattı başta.. 19 Mayıs kutlama heyecanlarımıza trenle yolculuğun öğrencilik keyifleriyle karışımı çok farklı bi duyguydu.
Ortaklar Öğretmen Okulu ilk yılımda İdare binasındaki üst kati etüt sınıfımızdı.
Akşamları aynı saatte Sökeden gelen tren sesini duyunca içimi bi gariplik sarar evimi özlerdim.
Hani Şair Orhan Veli'nin dediği gibi
Ne zaman bir tren sesi duysam
Iki gözüm iki çeşme ..
Okula ve arkadaşlarıma alışınca tren sesi o kadar hüzün vermemeye başlamıştı.
Daha sonraki en uzun tren yolculuğum Basmane - Ankara olucaktı.
Eskisehir,Istanbul tren yolculuğuda ayrı bi keyifti.. hem kızımın okuduğu şehirin tarihi garından,Pendik'te öğretmen olan kızkardesimi ziyarete trenle gitmenin tanımsız güzelliğiydi.
Demir ağlariyla Izmir Aydın arası her ilçe,belde hatta koylerdeki Şirin istasyonların o zamanının taş binaları sıcacık sarar içimi her geçisımde tekrar tekrar bakarım o güzel istasyon binalarına.
Beni de yazınızla anilara götürdünüz.Sağolun .
Kaleminize yüreğinıze sağlık.
Sevgili Göksel Altınışık içtenliğiniz için ben teşekkür ederim ayrıca blog sayfanıza son derece doğal ve samimi duyguları içeren yorumumu sizin koymanız beni daha da mutlu eder..Bu arada size çok tanıdık bir ifadeyle "Göksel'cim" diyerek yazıma başladım; çünkü çok sevgili Nuriye ve Mustafa Altınışık Öğretmenlerimin siz dünya tatlısı iki çoçuğunu o kadar çok seviyorduk ki , birkaç arkadaşımla öğle tatillerimizde öğretmenimizden izin isteyip sizinle olmak için can atıyorduk.. O zaman da çok tatlı ve farklı bir çocuktun..Yani samimi başlığım Ortaklar Öğretmen Okulu yıllarımdan geliyor.Kucak dolusu sevgilerimle..