CORONICLE (Korona Notları) IV- Yaşamların yaşamlara dokunması
İşte yine oldu, ben
yazma disiplinime dönünce, hayat yazmaya değer olayları sıraya dizdi.
Belki
de, yazmaya döndüğüm için anda kalmayı daha çok başarabildim. Ara dönemde
önümden, yanımda, tam da orta yerimden geçenleri kaçırırken şimdi duruyor,
bütün duyularıma sindiriyor ve yazıyor, yazıyorum. Yeniden anda olmak bana çok
iyi geldi. Paylaşıyorum ki size de bulaşsın. Paylaşın ki yayılsın. Geçen gün
bir arkadaşım, benim için bir sürü güzellik dilemiş ve şöyle sonlandırmış
mesajını: Sana gelsin, sen zaten çoğaltır ve çevrene dağıtırsın... Bunu sizin
desteğiniz olmadan yapamam, beraber yayalım mı?
Dün
hastanede sıradan bir gündü. Hastaların covid olup olmadığına karar vermekle,
olduğunu düşünüyorsam yatırmakla geçti. Yine birbiri üzerine titreyen ekip
üyeleri ile uyumlu bir çalışma günüydü. En çok belirsizliklerin yorduğu süreç,
değişmeden sürdü. Yorgun argın eve geliş ve kendimi salondaki koltuğa
atabilecek duruma gelme işlemleri de benzerdi. Sonrası şenlik...
Evin
huzuru... Günün tatlı tatlı kritiğinin yapılması... Mutlaka gülünecek bir
şeyler bulunması. Kahkahanın iyileştirici gücüne yürekten inananlardanım.
Yeni
bir röportaj ve bu sırada bir kez daha başka zaman karşılaşmayacağım güzel bir
insanlar dostluk köprülerinin inşası: Sevgi Kalayoğlu Beşışık ile. Hikâyesine
dâhil olmak ve onu hikâyemin bir parçası yapmak... Elbette iyi geldi. İçindeki
cevval haberci çıktı ortaya, beynimdeki nöronların (sinir hücreleriniz)
sinapsları (birbiriyle bağlantıları) son dönemde çılgınca arttı. Hemen
bağlantılar kuruveriyor ve yeni bir projeye dökebiliyorum. Bakalım bu sınırı
nereye dek zorlayacağım?
Gece
geldiğinde ise harika bir sürprizle aydınlandı karanlık. eşimin bana
önerisi: Leyla Gencer-İKSV belgeseli
Adını
duyduğum, La diva Turca (Türk diva) olarak anıldığını bildiğim, ölümünden sonra
küllerinin boğazın serin sularına bırakılmasını vasiyet etmiş, o sahne ile beni
çok duygulandırmış bu olağanüstü kadını çok iyi tanımıyordum doğrusu. Belgesel
bu kaybımı telafi etti. Gerçekten çok iyi hazırlanmış olan anlatı, Leyla
Gencer'in hayatını hemen her yönüyle, tanıklıklar ve duygusuyla aktarmayı çok
iyi başarmış.
Ağlamamak
için kendimi zor tuttuğum, tutamadığım, kahkaha attığım, hınzır hınzır
güldüğüm, kıskandığım, çok kıskandığım, çok fazla kıskandığım yerler oldu.
Sürekli kendisini geçme uğraşı, ama bunu yaparken de içini kaplayan kaygıyı
kendisine güç vermesi için ehlileştirmesini aklıma yazdım. Çok şanslıymış diye
düşündüm. Ama işini şansa bırakmamış, çok çalışmış. Kendi yaşam ilkelerimden
izler buldum ama onun düzeyine yetişmek için daha çok fırın ekmek yemem
gerektiğini de düşündüm.
Sesiyle
büyülendim, zekâsına hayran kaldım, disiplininden dersler çıkardım. Bir saatten
biraz uzun zamanda bana bunların hepsini bahşetti. İyi ki yaşamış ve iyi ki
yaşamı böylesine etkin bir şekilde gelecek nesillere aktarılmış diye aklımdan
geçirdim. Yüreğim kanatlanmış halde son sahnenin zihnimde çakılı kalan
görüntüsüyle bir süre kıpırtısız kaldım. Sonra doğru uykuya gittim. Rüyamda
devam eder mi beklentisiyle. Sabah kuşlar kadar hafiftim; kim bilir rüyamda
bana neler anlatmaya devam etti. Anımsamıyorum.
Beslenmeme
özen gösteren sevgilim, zihnimi ve ruhumu da düşünüyor. Her akşam için başka ne
sunabilirim diye hazırlandığını sanıyorum. Bugün için işi kolay, çünkü kaç
gündür beklediğim Madame Butterfly gecesi... Newyork'tayız, Metropolitan
Opera'da. Belki operanın hikâyesini, tarihçesini anlatmak için hazırlanıyordur.
Ah, ne iyi olur.
Önümüz
hafta sonu. Öğle yemeği arasında sıkışmazsa belki daha uzun yazarım. Belki
yazar mıyım, demiyorum. Nefes almakla ilgili tereddüdüm olmadığına göre,
yazmakla ilgili de olamaz.
©Göksel
Altınışık Ergur
Yorumlar