CORONICLE (Korona Notları) VIII- Doğmuş olmak bir ayrıcalık
"Dün doğum
gününü kaçırmışım" diyerek telaşla bugün kutlayanlar var. Birkaç dosta
şöyle söyledim: Ben de kaçırdım, sorun değil...
İnsanı
öncelikleri şekillendiriyor, iyice anladım.
Sabah
hemen servise gittim. COVID-19 servisi demek, bütün hastaların kesin ya da
yüksek olasılıklı COVID-19 pnömonisi tanı olduğu yataklı servis demek. Daha
önceleri daha az çabayla yaptığımız bütün işler teferruat nedeniyle çok daha
yorucu hâl alıyor. Bir yandan da insanın içinde bir arka plan kaygı zemini
oluyor. Bütün hastalarda tedaviye yanıt almak istiyor, hiçbir hastayı
ağırlaştığı için yoğun bakıma göndermek zorunda kalmamak istiyor. Gözümüz
üzerinde, yakın izlemde, yüreğimiz ağzımızda. Bu kaygı tortusu, ruha bir baskı
yapıyor. Dünden daha iyiyim, diyen her hasta, taburculuk muştusunu verdiğimizde
sesindeki pırıltıların kristalleşmiş hâline dokunabildiğimiz her hasta bu
tortuyu ufak ufak kazıyor. Altından yeniden umut çıksın diye... Doktor odamızda
notlar alıyorken 0850 ile başlayan bir numara sürekli aramaya başladı. Açmıyorum,
hele öyle bir yoğun zamanda açmayı aklımdan bile geçirmedim. Üst üste aranınca,
nereden arıyorlar böylesine ısrarcı diye açıverdim ve ses kaydının başını duyup
"çiçekçiymiş, hayret ya..." diyerek kapattım. Asistanım Nazlı
"Hocammmm, sizi arıyorlardır. Bu gün doğum gününüz!" dedi. Birden
aradaki bağlantıyı kurabildim. Sonrasında Aslıhan'cığım aradı ve
"Telefonunuzu açmıyormuşsunuz, şimdi arayan numarayı açar mısınız?"
dedi. Sürpriz yapmak isteyenlerin hevesini böylece kırmayı başarmış oldum.
Kendime güle güle bir hâl oldum.
Sırayla
çalışma sisteminde o gün görevli olan asistanlarımla büyük boş bir odada
hazırladıkları sürpriz pastanın mumlarını üfledim. Fiziksel mesafeye ve maskeli
olmaya dikkat ederek. Maskeden mum sönmeyince çıkarıp söndürüverdik. Pastayı kestik,
uzak uzak yedik. Bu sırada diğer asistanlarım, görüntülü toplu aramayla
yanımızda oldular ve gün boyu duygusallaşıp duracağım diğer kısa anların
arasına katıldı.
Hastalarımdan
birinin ailesi öğlen yemeği getirmişti. Yemek işi de hallolduğuna göre odama
gidebilirdim. Orada da sevgili Erhan ve Tuğçe Uğurlu'nun güzel çiçeği beni
buldu. Gün içinde çiçeklerimi danışma kısmında toplayıp eve gidişte yanıma
aldım. Yüz yüze alıp veremediğimiz için hepsine birden fotoğrafıyla teşekkür
etme olanağı tasarladım. İnstagram sayfamda bu olanağı buldum.
Ben
günü koşturmacayla geçirirken biriken birçok kutlama mesajına da tek tek yanıt
veremeyince bir de bunun derdine düştüm. Sonunda topluca yanıt verip bugünkü
blog yazımı buna ayırmayı düşündüm. Fiziksel uzaklığa karşın bu sosyal yaşamın
sürmesi güzel, verdiği destek çok özel… Öncelikler belirleyici oluyor dediğim
kısmı bu, tempo yoğun olduğunda sosyalleşme de geride kalabiliyor. Ama akıl,
kalp her bir arada olmanın derdinde. İnsan olmanın ayrıcalığı bu sanırım.
Rabeno
Kuryel Hocam aradı akşam ve doğum günümle ilgili şu soruyu sordu: Doğmuş olmak
bir ayrıcalık mıdır? Bu felsefik soruyla beni baş başa bıraktı ve halen
beynimin bir lobu bu soruyla meşgul.
Akşam
yemeğine oturmuştuk ki İbrahim İmal aradı. Servisimizin hemşirelerinden olan
İbrahim, doğum günümü kutlamak için aramış. Bir önceki yıl ailem ve ailem kadar
yakınlarımla evde bir kutlama yemeği yemiştik. O gün için lezzetler İbrahim'in
mutfağından çıkmıştı. "Öyle ya, geçen yıldı, değil mi?" dedim. Şükrü
Ergur bizimleydi, sağlıklıydı; bu bir yılda yaşayacaklarımızdan habersiz,
mutluyduk. İyi ki habersizdik, diye düşündüm. Bilmek istemezdim. Onu
kaybedeceğimizi, bu kadar özleyeceğimizi, üstüne onun 90 yıllık hayatındaki bir
sürü trajediye karşın tanık olmadığı bir pandemiye denk geleceğimizi bilmek
istemezdim. Bilmemenin dayanılmaz hafifliğiyle mutlu olmak, belki de yalnızca
sevdiklerimizin kaybı ve içine düşeceğimiz kaygı veren ortamlar için anlamlı...
Alın size bir felsefik sorgulama kapısı daha... İçim de burulunca artık kutlama
anlamsızlaştı. Belki de aslında yaşanan her anın gerçekte bir kutlama olduğunu,
nasıl boş zamanlarında kitap okumak diye bir yaklaşım olamazsa özellikle belli
anları seçip kutlama yapmak da o kadar anlamsızdı. Elli bir yaş etkisi; insan
aklından geçirdiği her düşünceyle bir başka sorgulamaya sürüklenebiliyor.
Eve
gitmeden önceki bir saatte Ege Tv'nin canlı yayınına bilgisayar bağlantısı ile
katıldım. Eve vardığımda enerjim tükenmişti. Gün içinde blog yazımın öncelikler
arasına girememesinden dolayı iç huzursuzluğu yaşamıştım. Sorumluluk bilinci
mutlaka kendine dert edecek bir konu buluyor. Öyle yorgundum ki özel bir
kutlama için ne bedenim ne de zihnim hazırdı. Duygusuna girebilmem de zor
görünüyordu. "Akdeniz Dünyası'nda ve Osmanlı'da Veba" başlığıyla 14.
ile 16. yüzyıl sonu arasındaki süreci kitabında ele almış olan Nükhet VarlıkHocamızla internet aracılığıyla söyleşi yapmak için sözleşmiştik. Amerika'da
yaşayan değerli bir bilim insanıyla tanışmak, anlattıklarıyla ilgili bakış
açımda yeni pencereler açılmasının keyfini yaşamak, iyi hissetmemi sağladı. En
sonunda da bir gazete haberi metni yetiştirmem gerektiği ve ertesi gün zaman
bulamama olasılığım yine yüksek olduğu için oturdum onu yazdım.
Diğer
bir doğum günü pastasının mumlarını canım ailem ile görüntülü görüşme eşliğinde
üfledim, onların yerine de olsun diye epey büyükçe bir dilim pasta yedim. İyi
ki doğdun şarkısına, iyi ki sizin ailenizin içine doğmuşum diyerek yanıt
verdim.
Ne
gündü? Yatağa uzandığımda yorgun, ama mutluydum.
Bu
yaş günü de farklılıklarıyla kişisel tarihime eklenmişken yazmamak
olmazdı.
©Göksel Altınışık
Ergur
Yayınlanma tarihi:
22.04.2020
*Videoları izlemek için, yazı içindeki ilgili yerlerde göreceğiniz renk değişikliği olan kısımlara tıklayabilirsiniz.
Bir de Serpil'im geçen yılki doğum günümün fotoğrafını bu yılki mun üfleyen fotoğrafımla birleştirip demiş ki: Bir yıl önce, bir yıl sonra üzerine düşünmemi sağlamış. Aşağıdaki fotoğraf sözünü ettiğim. Onun armağanı olan ve bana özel yapılmış o string art, şahaseri halen sırdaşım...
Yorumlar
Dünyaya gelip yaşamak bir ayrıcalık mıdır?
*Kutlama yapmak için özel anlar mı gerekli yoksa değerini bilerek yaşadığımız her an bir kutlama mıdır aslında?
İki soruya tek bir yanıt verildiğinde olay kendiliğinden çözülüyor..
Evet! Yaşamak bir ayrıcalıktır..ama FARKINDALIK SEVİYESİNİ ARTIRARAK YAŞAMAK.. İşte o İKİ CİHANA BEDELDİR.
Yani önemli olan "bilgece yaşamak" bence..
Not:Şey.. Yani... Sizin yaptığınız gibi..
Onca salgın sıkıntısı içinde yazmada, yaşamada güven vermede direnerek..
Örnek olma iddiası olmadan ÖRNEK OLMAK gibi.
Sevgiler.. Sağlıkla kalın.