Kayıtlar

Ağustos, 2019 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

Gülümseme Kırıntısı

Resim
Hayat, sana çok teşekkür ederim. İşimi yaparken, oturduğum yerde bana hikâyeler akıttığın için binlerce teşekkür… Yazmayı bu kadar seven birine daha büyük iyilik olabilir mi? Üstelik çalışmayı da sevdiği için sabahtan akşama odasında kalan biri için bu yaptığın tam bir lütuf. Bugünkü bir hastamdan söz edeyim. İlk kez randevu alan bir hasta… Listede bir kadın adı vardı. Benimki gibi cinsiyetsiz bir adı olunca insan temkinli oluyor. O kadar dikkat ederim ki şimdiye dek hemen hiç yanlış hitabım olmadı. Yalnızca bir kez; o da Suna adındaki erkek hastama, üstelik yanında gelen karısını hastam sanarak... Dedim ki “Şu işe bakın; defalarca başıma geldi ‘Göksel Beyle görüşebilir miyim?’ ‘Buyurun benim!’ diyalogları, şimdi sizden nasıl özür dilesem bilemiyorum” Güldü geçti o da benim gibi, epeyce alışkın olmalı. Neyse… Bugünkü ad için yanılmak pek de olası değil. Bir kadın adı. Ama söylemeyeyim; okuyanlar arasında o adda bir erkek çıkabilir. Diyorum ya, temkinli olmak gerek. Hasta çağır dü

Dönüşümü Fark Etmek

Resim
Büyüyoruz, olgunlaşıyoruz. Yıl be yıl… Az önce bununla ilgili çok özel bir farkındalık yaşadım. Kaç zamandır sosyal medyaya kızıp duruyorum. Öyle böyle de değil; enikonu sinirleniyorum. Herkes bir olaya kendi bakışını yazıyor. E ne var bunda diyeceksiniz. Elbette herkesin bir bakış açısı, düşünceleri, değer yargıları, değeri olacak… Bunda sorun yok. Yorumlarda acımasız, sorgulamayan, duyduğunu doğru kabul eden ve bununla ilgili de peşin hükme varan tavırlar beni sinirlendiren. Öyle ki herkes, her konuyu en iyi yalnızca kendinin bildiğini düşünüyor. Böylesi ifadelerle dolu paylaşımlar; üstelik aynı konuyu farklı ele alanların çoğunluğunda bu hava var. Hata yapmaya ne kadar da açık geliyor bana bu tavır. Bir haber görünüyor. Hakkında en kesin yargılar, ama birbiriyle yüz seksen derece farklı olarak sıralanıyor. Aklı çalışana yararı oluyor aslında. Bak bu da olabilir, hiç böyle düşünmemiştim, aaa bak bu da araştırmaya değer, doğrusunu nasıl bilebilirim acaba… Bu soruları zihne doldu

Zor İş Günleri İçin Birebir

Resim
Nasıl da zor bir iş günüydü… Gece aklıma takılan konular uyutmayınca sabah yataktan sürünerek kalktım. Yine o halde yola çıkacaktım ki silkindim ve kendime geldim. “N’apıyorsun sen,” dedim, “böyle bu koca ve yoğun gün geçer mi?” Geçmezdi elbette. O zaman ne yapmalı? Algıyı değiştirmeli. Kaç gün önceden kapasitemin en üst sınırımda hasta randevusu vermiştim. Saat sekizde ilk hastamla başlar, öğlen arası da vermezsem ancak yetişeceğini öngörebiliyordum. Her hastama ayırmam gerektiğine inandığım 15-20 dakikaya göreydi bu hesap; bazen kontrol hastası daha kısa sürerdi, elinde kalın bir dosyayla ilk kez gelen hasta daha uzun ve böylece dengelenirdi. Akşamüstü saat beşte sonuçları değerlendirip reçeteleri yazmamla da sona ererdi. Hem de hemen hemen hiç mola vermeden... Ertesi gün akciğer yıkaması için ameliyathanede olacağım için bu yoğunluk zorunluydu. Nereden baksam bu iş gününün kolay geçmeyeceğini, hele de gecenin uykusuzluğunun gölgesinde işimin daha da zorlaşacağını düşünmek yanlış

Bir Gece Oturması Alternatifi*

Resim
Tevfik Fikret, hakkında ana hatlarıyla bilgi sahibi olduğum bir şairimizdi. Şiirlerinin bazılarını, özellikle Halûk’un Defteri’ni biliyordum. Galatasaray Lisesi’ne gittiğimde Tevfik Fikret Salonunu görüp büyülendikten sonra onun bu lisede uzun yıllar müdürlük yaptığını öğrenmiştim. Yaptıklarıyla ilgili anlatılanları dinledikçe, gençlere, eğitime ve bilime verdiği değer farklı ortamlarda konuşuldukça ilgim yenilendi. Uzmanlık derneğimizin benim sorumluluğumda olan kutlama ve anma mesajlarından geçen bayram için olanını hazırlanırken derneğimizin fotoğraf yarışması ikincisine bakıyordum ki Halûk’un Bayramı şiiri aklıma geldi. Buldum ve yeniden okudum. Telif hakkını ihlal etmemek için ilk birkaç dizesiyle birlikte fotoğrafı bayram mesajı halinde düzenleyip derneğimiz adına paylaşmayı önerdim: Baban diyor ki: 'Meserret çocukların, yalnız Çocukların payıdır! Ey güzel çocuk, dinle; Fakat sevincinle Neler düşündürüyorsun, bilir misin? ... Evet, ağır ve hüzünlüydü; ama yaş

KLASİK MÜZİK KONSER ADABI

Resim
Birkaç gündür beynimde yine şu söz dönüp duruyor: Şikâyet ediyor, ama düzelmesi için bir şey yapmıyorsan sen de suçlusun! Severim bu ifadeyi; kendime ve çevremdekilere sık sık söylerim. Aslında sık şikâyet ettiğimden değil. Arada depreşiyor. Canımı sıkacak, hayal kırıklığına uğratacak şeyler üst üste geldiği için olabilir. Son damlayı size de anlatayım. Klasik müzik dinlemek kültürel bir alışkanlık bana göre. Çocukluktan itibaren duyulacak, konserlere gidilecek ki o kültür yerleşsin. Ailemin yetiştiği ortamlarda pek yeri olmamış, benim büyüdüğüm yerlerde de klasik müzik konseri olmazdı. İstanbul Atatürk Fen Lisesi’ne gittiğim 1982 yılında topluca bir kez senfoni orkestrası konseri, bir kez opera ve bir kez de baleye götürüldüğümüzü anımsıyorum. Atatürk Kültür Merkezi’nin o büyülü ortamında… Ülkenin dört bir yanından gelen, ilk anda fen bilimleri sınavını geçmek dışında ortak noktaları olmayan, birbirleriyle kültürel bağları değişken öğrencilerdik. Geleceğin bilim insanları olar

OKU !

Resim
OKU ! Tatilim nasıl geçtiğini anlamadan bitiverdi. Bu, güzel bir tatil olduğu anlamına geliyor. Görecelik yasasını anımsayalım; kızgın bir sobanın üzerinde oturmanın bir dakikası bir saat gibi gelirmiş insana… Oysa güzel bir kitabı okumanın bir saatinde, yalnızca dakikalar geçmiş gibi. Alır beni, nerelere nerelere götürür o kitaplar… Öncelikle kitapta anlatılan yerlere, orada geçen karakterlerle tanışıklığa, onların sohbetlerine, acılarına, sevinçlerine, umutlarına ortak olmaya; ayrıca kendimle baş başa kalıp geçmişimden anlara geleceğimden beklentilere dalmaya… Anne ve babamın okumaya düşkünlüğü, çocukluğumdaki çok özel bir şansımmış; şimdi daha iyi anlıyorum. Çok zengin bir kitaplığımız vardı ve ben de onun hakkını vermeye çalışıyordum. İlkokula beş buçuk yaşında kayıtsız olarak gidip de ilk ayında okumayı sökmem üzerine okul kaydımın yapılmasıyla başlayan okuma serüvenim bu yaşa dek hız kesmeden, doludizgin devam etti. Açlıkla… O yaşlardan beridir gittiğim her evde, her or